18 Tem 2013

Dostum görsel düzenlemeci demişssin ama bu halterci!


İş ilanlarındaki dil kullanımı artık günlük hayatımızın da parçası haline geldi. "Esnek çalışma saatleri"ne uymak, "motivasyonu yüksek" olmak artık olmazsa olmaz yaşam kuralları.

COS'un Türkiye'de açılacak olan ilk mağazasına iş alımı için öyle bir ilan gördüm ki, sanırsın olimpiyatlara katılmak için halterci arıyorlar;

- "20 kg.'a kadar ağırlıkları kaldırabilmelidir."

Bu ne yahu, sadece10 kg.'a kadar kaldırabilirse elenecek mi yani?

Hem esnek saatlere uysun, hem enerjik olsun, hem İngilizce bilsin, hem de Naim Süleymanoğlu style her gün 20 kg filan kadar kaldırabilsin.

Türkiye'deki moda sektöründe visual merchandiser olarak çalışan;  belini, dizini ve omzunu sakatlamış olan en az 3 tanıdığım var.

Herkese sabır diliyorum!


26 Haz 2013

Dünyadaki tüm çıplak direnişçiler birleşin!




İlk fotoğraf, Dolce&Gabbana'nın İtalya'da yapılan defilesinde son anda ortaya çıkan eylemciden bir görüntü...
İkincisi ise Gezi Parkı eylemleri sırasında İstanbul'da direnişini farklı bir şekilde ifade eden bir çapulcu...

İki adam, aynı ay içerisinde, dünyanın farklı yerlerinde, aynı sistemin farklı şekillerine çıplaklıklarıyla isyan etmeyi seçtiler.

17 Nis 2013

Hamburger kokulu yarim: Bambigo.com














Türkiye’de çığ gibi büyüyen e-ticaret alışveriş sitesi piyasası hız kesmiyor ve her geçen gün yeni bir site karşımıza çıkıyor.


Arz ve talep konusunda fişek hızında olan girişimci milletimiz (bknz. yağmur yağınca her köşede şemsiye satılması) yine geride kalmamış ve pazar payı çılgınca genişleyen e-ticaret olayında kendine has bir oluşuma imza atmış.

Yılların ıslak hamburgercisi, dilli kaşarlı tostçusu, dönercisi Bambi Büfe; kişisel bakım alışveriş sitesiyle karşımızda!

“Aşkın kokusu” mottosuyla yola çıkan www.bambigo.com’a girince bir insan, yılların Bambi Büfe know-how’ını bu mottoyla birleşince bakalım nasıl bir oluşum ortaya çıkıyor diye ister istemez merak ediyor. (Islak hamburger kokulu parfüm?, Kokoreç şeklinde pudra?)

Neyseki dünya kozmetik devlerinin bu sitede yer aldığını görünce yüreğimize su serpiliyor ve bize sadece şunu demek düşüyor ; “Usta, bir tek en iyi bildiğin işi yapsaydın keşke” 

Not: (Bambi’nin sonunda go ekleyerek, limango’ya da göz kırpmışsın ya, helal olsun sana)

19 Şub 2012

Mini mini bir polyester trendy olmuştu, dolabıma konmuştu...




Moda sektörünün lokomotif markaları senelerdir trendlere uygun ve hesaplı ürünler üreterek dolaplarımızı ele geçirdiler. "Ucuz olsun, trendy olsun ama ne olursa olsun" mantığıyla kapışarak aldığımız yüzlerce sentetik kumaşlı ürün favorilerimiz arasında. Kolay ütülenebilen hatta ütü bile istemeyen, çamaşır makinesinde yıkanabilen, sudan ucuz hammade olmalarıyla bilinen polyester, naylon ve akrilik, firmaların da baştacı.

Yetişkinler olarak bilinçsizce yaptığımız bu alışverişler, söz konusu çocuklar olunca çok daha tehlikeli boyutlara ulaşabiliyor. Bebeklerin hassas derisine alerji yapan, çocukların terini çekmeyip vücut ısı dengesini bozan ve böylece gribal enfeksiyonlara davetiye çıkaran gizli canavar polyester, yavaş yavaş miniklerin de dolabını istila etmeye çalışıyor. Zara Kids, LC Waikiki ve Koton Kids gibi markalar, 2 yaşındaki çocuklara "ne kadar tatlı" diye çığlıklar atabileceğimiz minik trendy kıyafetler tasarlarken, polyester gibi bir kumaşı kullandıkların oldukça farkındalar.

 Söz konusu çocuklar olunca öncelik; maliyet hesabı ve trendy olmakta değil, sağlığa zarar vermeyen kumaşlar kullanmak zannımca...

31 Oca 2012

¡Viva Missoni&Almodovar!


Deli-dahi İspanyol yönetmen Almodovar ve İtalyan Missoni ailesi güçlerini birleştirirse ne olur? Ortaya, Akdeniz insanının sıcaklığını yansıtan, samimiliğiyle yüzlerde tebessüm oluşturan bir fotoğraf çekimi çıkar.



Juergen Teller tarafından fotoğraflanan, Missoni 2012 İlkbahar/Yaz kampanyasının başrolünde Almodovar, etrafında ise onun ilham perileri ve dostları yer alıyor. Mekan seçimi ise oldukça nostaljik; yönetmenin "Tacones Lejanos" (Yüksek Topuklar) filminde de adı geçen flamenco/tapa bar "Villa Rosa" bu neşeli çekime oldukça uygun bir fon oluşturuyor.



Buz gibi bakışlı, androjen görünümlü, robotik mankenlerle etrafımızın sarıldığı şu moda dünyasında ilaç gibi gelen ve bir o kadar sistemle dalgasını geçen güzel bir kampanya.

28 Kas 2011

Marc Jacobs'ın Laneti


Geçtiğimiz haftalarda Marc Jacobs'ın 2012 İlkbahar/Yaz koleksiyonun numuneleri Paris'ten Londra'ya götürülürken çalınmıştı. Press Day'ini iptal eden marka, akabinde orjinal numunelerin New York'ta olduğunu söyleyerek moda camiasının yüreğine su serpmişti.

Başında kara bulutlar dolaşan Marc Jacobs, baş tasarımcısı olduğu Louis Vuitton markasının 300.000€ değerinde ürünleri de geçtiğimiz hafta çalınmış. Soyguncular Charles de Gaulle havalimanının kargo bölümünde Louis Vuitton ürünlerini iki kamyona yükleyip sessizce kayıplara karışmışlar.

Çilesi bununla bitmeyen Marc adeta lanetlenmiş durumunda. İnternette birazcık araştırma yaparsanız, belirli aralıklarla 30.000€ -400.000€ arasında değişen ürünlerin Boston, Sydney, Osaka ve Chicago gibi şehirlerde, markanın mağazalarından çalındığını görebilirsiniz.

Bazen böyle durumları önlemek için, milyon dolarlık LVMH grubu olmak da yetmiyor galiba...